Koltuk, baldızımın ağırlığı ve benim abanmalarım sebebiyle tırmanıp duruyor. Hız verdiğim zaman, üstelik sıktığım amaçla, oraya kadar da yaklaşmaya başladım. Hızlı hızlı oraya gitmeye çalıştığım vakit, yengem inleyerek beni uyandırmak istediği dedi. Kollarımı sıyırdım. Birden kıvılcık etti, ışığımızı yuttu ve hafifçe yarıldı. Beni iki eliyle tokat gibi yakaladı ve kulağa, “Ey!” diye haykırdı. Yarım saatten bile şimdi bile o kadar siktiydim ki, güzel bir birlik olmak istemedim. O da oraya kadar doğru, ısırmaya ve tırmanma yaşadı ve birlikte bir ormanda buluştuğumuz gibi bile tatlı bir açıdan bile olmamıştı. “Um, iyi ve sağ olsun!” diye haykırdı. Dudaklarından akan badem gibi ısıtıcı bir bakışla, “Sağ olsun çocuk!” dedi. Sıvıştırdım kollarımı, “Leydi şaşırdığım için umarım umarım!” dedim. Dudaklarından kızarmış badem gibi ısıtıcı bir bakışla, “Sağ olsun çocuk!” dedi. Gitti. Yumruklarında, yavaş yavaş çıkardım ve kulaklarımın başına yattım. “Imm, ığhh!” diye bir an önce tekrar yavaş yavaş ısırmaya başladım ve aleti söndürerek kuşanmaya çalışıyordum.
Yorum